30 Ağustos 2009 Pazar

BLOGGER VE BLOGSPOT SAYAÇ EKLEME-RESİMLİ

Merhaba arkadaşlar.Ben yeni bir blog kullanıcısı sayılırım.O yüzden bazı şeyleri birçogunuzdan geç keşfediyorum.O yüzden benim gibi yeni olan arkadaşlara yardımcı bazı bilgiler vermek istiyorum.Birçok sayaç sitesi mevcut.Ama ben size buldugum siteyi anlatacagım.Sayaçlar sitemize gelen ziyaretçiler hakkında bilgi veriyor.
Blogunuzu kaç kişi ziyaret etmiş görmek isterseniz www.efreecounter.com adresine girerek istediginiz sayacı seçip next'e tıklıyorsunuz.

Önünüze çıkan sayfaya site adınızı ve mail adresinizi yazıyorsunuz.Ve alttaki Step3 yazan butona tıklıyorsunuz.

Çıkan sayaç kodunu kopyalıyorsunuz.



Sitenizde Gadget ekle linkine tıklıyorsunuz.



Açılacak olan pencerede HTML/JavaScript gadget'ini buluyor ve tıklıyorsunuz.



Aldıgımız sayac kodunu bu alana yapıştırıyorsunuz.



İşte bu kadar. Kolay gelsin...

Eğer yorumlarınızı esirgemezseniz sevinirim...


Alıntıdır... http://tuzluvesekerli.blogspot.com/2009/03/bilgibloggera-sayac-ekleme.html

27 Ağustos 2009 Perşembe

CEM YILMAZ'DAN DEMOKRASİ ÖĞÜTLERİ...




Demokrasinin en tuhaf tarafı oylama sistemidir. Yani her seçmenin bir oy hakkı vardır ama hiçbir işe yaramamaktadır. Çünkü her insanın bir oy hakkı olması adaletsizlik. Adını yazmayı bilmeyenle yazıyı icat edenin eşit oy hakkı olması bütün düzensizliğin kaynağıdır.
Bence sağlam bir bilgisayar ağıyla vatandaşların üretime katkısı, ödediği vergi tutarı, yaptığı hayırlı ve hayırsız iş sayısı öğrenilip belli bir katsayıyla çarpıldıktan sonra kişinin verebileceği oy sayısı hesaplanabilir. Düşünsenize ikiyüz milyar vergi verenin de bir oy hakki var o tutardan fazla vergiyi kaçıranın da. Orman yakanın da bir oy hakkı var ağaçdikenin de...
Seçme durumu bu. Seçilenlerde de durum farklı değil. En fazlasından ilkokul bitirmiş olma şartı aranıyor o kadar. Yani heykel yapan da seçilebiliyor, içine tüküren de!
Memlekete katkı ne kadar fazlaysa oy hakkının da o kadar fazla olması gerekir. Varolan durum bence hukuka aykırıdır. Oylamada bu haksızlık yapılırken sonuçları değerlendirmede de yanlış yapılmaktadır. Enflasyon devletin alenen suç işlediğinin kanıtıdır. Çünkü devlet besbelli ki kalpazanlık yapmaktadır. Yani devlet açık açık sahte para basmaktadır ve bunları aslından ayırmak imkansızdır.
Ekonomi neden battı söyleyeyim: Bir kere ekonomi üreticiler arasındaki bir tüketici ilişkisine dönmedikçe refah gelmez. Her üretici aynı zamanda bir tüketicidir ama pek çok tüketici sadece tüketicidir. Hiçbir şey üretmez, hiçbir işe yaramazlar. Hiçbir meslek erbabı değildirler. Hiçbir konuda yetenekleri yoktur. Ya da o böyle olduğuna inanmıştır. Mükemmele yakın okey oynar ama bu spor henüz olimpiyat kapsamına alınmamıştır maalesef. Bir ekonomide bu kadar tüketici olursa batar tabii.
Dünyanın en az icat yapılan ülkesi Türkiye'dir. Zaten "başımıza icat çıkarma şimdi!" diye birdeyimin üretildiği bir ülkede sonuç başka türlü olamazdı. Ama ülkende sağlam bir telif hakları yasası yoksa insanın içinden icat yapası da gelmez herhalde. Yani demem o ki en azından bir vantilatör filan icat edebilirdik. Ya da tost makinesi. Bunlar atla deve değil diye söylüyorum. Yani MR cihazı demiyorum mesela. O zor tamam ama herhalde bir teflon tava yapabilirdik. Ama kendi icatçılarımıza deli muamelesi yapınca uygarlığa katkı sağlanamıyor tabii. Her mahallede vardır kendisi hakkında "Bu mu? Manyağın teki... Mucit o! Kendi kendine acayip şeyler icat eder.." diye bahsedilen biri.
Bir tek uluslararası ismimiz Behçet Bey'dir. Kendisini tanımıyorum ama Behçet Hastalığı dünya tıp literatürüne girmiştir. Tabii gönül isterdi ki; hastalığı değil ilacını bulsaydı ama zamanla o da olacaktır. Yani koca tarihe baktığınızda bula bula bir hastalık bulmuşuz.. O da tam bir icat sayılmaz aslında. Hastalığı Behçet Bey üretmediğine göre. Mesela matbaayı biz bulmadığımız gibi bulanı da ciddiye almamışız.. O yüzden hala büyük harfleri yada küçük harfleri ya da hiçbirini tanımayan insanlar yaşıyor aramızda. Söylememe gerek yok ama onun da sizin gibi bir oy kullanma hakkı var. Tarih boyunca bilime hiç katkıda bulunmamış bir topluma bir çok icattan yararlanma imkanı verdiği için dünyaya şükran borçluyuz. Adamlar telefonu buldu, biz de bari en azından jetonu bulsaydık.
Bizim orta öğretimimizde akılda kalan cümle şudur Yahu bu matematiğin günlük hayatımızda bize ne faydası olacak?..... Hemen herkes matematikten nefret eder ve faydasız bir şey olduğunu düşünürler. Eee! Bir toplum ya dayak yememiş ya da hesap bilmiyor durumundaysa batar tabii. Matematik insanoğlunun bulduğu en yararlı derstir. Matematikten anlamamak bir kusurdur. Ama bununla övünmek eşşekliktir. Çünkü bu başarısız öğrenciler arasında yaygındır. Onlar akılları sıra matematikten anlayanı ve başarılı notlar alanı marjinal yapmak isterler... Yani onlara göre matematikten kalmak değil ondan geçmek tuhaftır. Çalışkan öğrenciye inek derler ama tembel ve sorumsuz öğrenciye takılmış herhangi bir hayvan ismi yoktur. Matematikten hoşlanmayan öğrenciler sonraki hayatlarında genellikle tercihlerini hep yanlış yapan insanlar olurlar. Sanırım ülkemizdeki seçim sonuçları buna kanıt oluşturmaya yeter.
Kendi yerel zenginliklerimizin de farkında değiliz. Sözgelimi Bodrum'daki otellerin neredeyse hiçbirinde Bodrum zeytini yoktur. Köylerinde yüzlerce çeşit peynir yapılan turistik bir beldede oraya üç yüz kilometre uzaktan gelmiş ve otelin satın alma müdürünün zimmetine geçirdiğinden artanla alınmış bir beyaz peynir sunulur. Yani otelin hemen arkasındaki tepenin yamacındaki köyde yapılan muhteşem keçi peynirinden otelde kalan İtalyanın haberi olsa sırf o peynir için seneye bir daha gelecek ama maalesef bu olmamaktadır. Üstelik getirilen peynirin yanına bir parça hıyar, biraz da maydanoz konarak turiste; "bizim yalnızca peynirimiz değil sebzelerimiz de iğrençtir" mesajı verilmektedir.

ALKIŞLAR ÇILGIN TÜRKLERE :)

Kaza mahalinde elinde cep telefonuyla koşturup "112′nin numarasi neydiiiii?" diye bagıran sarışına,
Birbirlerine ana avrat küfür eden iki kişinin arasına girip ikisine de birer tokat atan ve "Analar kutsaldır, analara küfür etmeyin, o.çocuklari!!" diyen Karadenizli ağır abiye,
Annesine kızıp, buharlı ütünün içine işemeyi akıl eden! Annesini buram buram çiş kokularıyla iş yerine yollayan! Annesi; ancak arkadaşları "acayip kokuyorsun" dediğinde işi çözen anneye ve çocuğuna,
Banyonun lambası yanmayınca elektrikler kesik zannedip yarım saat gelmesini bekleyen. Beklerken de canı sıkılmasın diye televizyon seyreden kişiye,
Ailecek televizyon izlerken üst komşu küçük oğlunu göndermiş. Çocuk, anneme "X teyze, annem dedi ki, bari haberleri açsınlar da, biz de dinleyelim". Biz de kırmadık, açtık. Ailecek çok iyi niyetli olduğumuzdan, televizyonları bozuk sandık. Yüksek sesten dolayı bize laf soktuklarını anlamamız çocuğun ikinci gelişinden sonra oldu. Bu olayı yaşayan aileye,
Lisedeki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenimiz AIDS'in açılımını yapıyor: (A)llaha (İ)syan eden (D)eyyusların (S)onu… diyen hocaya,birer alkış istiyorum:))

Ayrıca aşağıdakiler de birer tebrik hakediyor:

Acı Kaybımız:
3 ay önce ailemize katılan, "Necmi" ismini verdigimiz kaplumbağamız dün vefat etmiş. Aile arasında sade bir törenle evin arka bahçesine gömdük. Hayvancağız durduk yerde can verdiği için gidip, Necmi'yi aldığımız dükkanın sahibine sebebinin ne olabileceğini sorduğumuzda "Abi onlar kış uykusuna yatar" cevabını almış bulunmaktayız. Hepimizin başı sağolsun. Bu vicdan azabıyla ben de çok yaşamam herhalde.Annemin Maceraları:
Shrek'in fragmanlarını gösteren bir televizyon kanalında, el eletutuşmuş Shrek ve Fiona'yi gören annem, 'Bunlar Süleyman ve Nazmiye Demirel çifti mi?' diye sordu! Seçememiş gözleri o mesafeden.Alfabe:
Ben de bu yıl okula başlayan torunum için kuvvetli bir moral alkışı istiyorum. Daha ikinci gün: 'örrrtmenim, taa evden buraya tel çizmeye mi geldik, hep yumarlak mı yapcaz, harf felan öretmicen mi?' deme cesaretini gösterdiği için,Annem:
"Bu taraf bitti" diye CD'yi arkasına çeviren ve sonra da "CD çalar çalışmıyor!" diye feryat eden anneme alkış az geliyor!Modem:
Yemek masamın üstünde duran modeme uzun uzun bakan anneanem "Bu ne?" diye sordu. Ben de kolay anlasın diye "Hani benim bilgisayarım var ya, onunla internete giriyorum. İşte internete girmek için o kutu zorunlu" diye uzun uzun açıkladım. Anneannem dinledi beni ve "Yani modem bu" dedi ve konu kapandi…
Yaz Okulu:

Bir alkış da annesine yaz okulunu kazandığı müjdesini veren üniversite ögrencisine gelsin. Bu yaratıcılıga şapka çıkarılır.
Beyin Göçü:

Tikky olduğu her halinden belli olan kızımız Beşiktaş-Taksim midibüsünde yanındakı arkadaşına dert yanmaktadır. "Şekerim dördüncü kez girdim ÖSS'ye, ama yine kazanamadım, gidicem sonunda Amerika'ya o olucak. Böyle böyle beyin göçü oluyor işteeaa!" Sen git, masrafları ben karşılıyorum. Alman Yazar:
Bir alkış da lisede edebiyat dersinde okuduğu şiir bitince sınıfa dönüp "Bu şiiri ünlü Alman yazar Goethe yazmıştır" diyen hocaya, "Niye, kağıt bulamamış mı?" cevabını veren arkadaşa gonderelim.
Düz Mantık:

Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında "Bu ev kiralıktır" yazılı bir evin yanından geçip birkaç adım sonra önüne geldiğiniz bir başka evin camında "Bu da" yazısını görürseniz, bilin ki Trabzon'dasınız.
İngilizce Yazılısı:

Bir alkış da İngilizce sınavında "Nice …….." şeklindeki boşluğu"Nice mutlu yıllara!" biçiminde dolduran, dahi mi yoksa aptal mı olduğunu henüz anlayamadığımız öğrencime istiyorum.
Hugo'lar Beşledi:
Bir alkış da lisede edebiyat kitabından bir metni tüm sınıfa sesli olarak okurken V. Hugo'ya "Beşinci Hugo" diyen arkadaşımıza gelsin.
Ne Zaman?

Kardeşim karne almıştı; fakat birçok zayıf notu vardı. Annem, babamla beni kenara çekip uyarıları sıralıyordu: "Sakın çocuğun moralini bozmayın, sakın kötü bir şey söylemeyin" uyarılar özellikle babama yönelikti: "Hele de sen, sakın çocuğun gururunu kırma". Babam daha fazla dayanamadı ve sordu: "Karne için ne zaman özür dileyeceğiz?"
Havale:

Bankada gişenin önünde işlemimin yapılmasını bekliyorum. Yanımdaki gişede işlem yaptıran yaşlı teyzeye, işlemini yapan kadın soruyor: "Parayı kim alacak teyze? Alıcısına ne yazalım?" Teyzem cevap veriyor: "Bu paranın hayrını görme inşallah yazalim" evladım.
Lamba:

Dün gece evime giderken yolun tenhalığından olsa gerek kırmızı ışıkta geçtim. Ardından yurdum polisine alkışı hak ettiricek anons: "Bacım o geçtiğin gece lambası değildi; çek sağa".
Hacim nedir?

Öğretmen bir arkadaşımdan naklen: 5. Sınıfların Fen Bilgisi sınavının 2. sorusu: "Hacim nedir? Bir örnek vererek açıklayınız". Öğrencimizden gelen cevap: "Hacdan gelenlere hacim denir. Örnek: Nasılsın hacim?".

17 Ağustos 2009 Pazartesi


SAR TEHLİKESİ SİZİ SARSMASIN !

Henüz çok yakın zamanda hayatımıza girse de günlük hayatımızın artık bir parçası olmaktan çıkan ve kazandırılan çeşitli özellikler (müzik çalar, kablosuz internet, ofis doküman görüntüleme, navigasyon, projektör özellikleri vs…) nedeniyle neredeyse vücudumuzun bir parçası haline gelen cep telefonları artık çok yaygın bir şekilde kullanılıyor… Henüz çok yeni bir teknoloji olduğundan uzun vadeli zararları konusunda çelişkili bilgiler var… Zararları konusunda kuşku yaratan ise yaydığı elektro manyetik dalgalar…


Nedir bu SAR değeri?

SAR (Specific Absorbtion Rate) yani özgül soğurma oranı, kilogram doku başına yutulan elektromanyetik gücü gösterir. Cep telefonları özellikle iletişim özelliğinin kullanımı sırasında elektromanyetik frekans kullanır. Radyo ve televizyonların kullandığı frekanslar buna örnektir… Cep telefonları ülkemizde GSM 900-1800 mHz frekans aralıklarını kullanır. Bu frekanslar ülkeden ülkeye değişebilir.


SAR nasıl hesaplanıyor?

SAR için sınır değer olarak insan vücudunda bir derecelik sıcaklık artışına neden olan EM güç yutulması kabul edilmiş olup SAR değeri W/kg birimiyle ölçülür.
Bu konuda otorite kabul edilen ICNIRP(International Commission on Non-Ionizing Radiation Protection)’nin GSM mobil telefonlar için 10 gr’lık kütle başına belirlemiş olduğu limit SAR değeri 2 W/kg’dır.
DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından 1996 yılından beri yürütülen Elektromanyetik Alan Projesinde (WHO-EMF Project) ise cep telefonu SAR değerleri için üst sınıra (0.08 W/kg) yakın olan 0.1 W/kg SAR değeri önerilmektedir.
DSÖ ve ICNIRP arasında dağlar kadar fark olduğu aşikar olsa da sebep muhtemelen düşük SAR değerine sahip cep telefonları üretmenin zorluğu olabilir.
ABD, AB’nin birçok ülkesi ve Türkiye’de 1-2 W/kg arasındaki değerlerdeki telefonları yasal olarak kullanılabilir kabul edilirken, Rusya, İsveç ve İtalya gibi ülkelerde değerler bunlardan çok daha düşük kabul edilmiştir.
Yüksek SAR değerlerine sahip başka cihazlar var mı?
Cep telefonları dışında TV, Radyo, Mikrodalga Fırın, Radar, Sabit Ve Portatif Vericiler, Kişisel Mobil Cihazlar, MR aletleride hatırı sayılır derecede Elektromanyetik dalga yayarlar. Kullanmadığımız sürece bu aletlerden uzak durmak veya elektrik akımını önlemek önemlidir.


Korunmak için cep telefonu kapamak yeterli mi?

Hayır yeterli değil! Cep telefonları olağan bir özellik olarak, şarjı bulunduğu sürece 5 dakika aralıklarla bir sinyal gönderir. Yani pilini çıkarmadığınız sürece elektromanyetik dalgalar yaymasını engelleyemezsiniz.


SAR değeri açısından marka önemli mi?

Her markanın düşük ve yüksek SAR değerine sahip telefonları mevcut olsa da bazı markaların genel olarak düşük SAR değerleri mevcut.


Telefonumun SAR değerini nereden öğrenebilirim?

Kullandığınız mobil telefonun SAR değerini görmek istiyorsanız, http://www.fcc.gov/cgb/sar/ adresinden bütün mobil telefon şirketlerinin bu konudaki sayfalarına yönlendirme yapılıyor.


Yüksek SAR değeri ne gibi zararlar verebilir?

Bilim adamları ve meslekdaşlarımız iletişim sırasında beyin bölgesine yakın oduğu için özellikle bu alana yoğunlaşmışlar ama net sonuçlar elde edememişlerdir. Bu nedenle altta verilen rahatsızlıklar halen kuşkuyla karşılanmaktadır.


Kısa vadelı zararları (24 saat)

Görme alanında daralma
Kalp rahatsızlıkları ve kalp piline zarar vermesi
Hafıza zayıflaması
Yoğun stres ve yorgunluk hissi
İşitme bozuklukları
Konsantrasyon ve dikkat bozulması
Embriyo gelişiminin zarar görmesi
Kulak çınlaması
Abortus riskinin artması
Baş ağrıları ve sersemleme


Uzun vadelı zararları (10 yıl)

Beyin tümörleri
Genetik yapının bozulması
Sperm sayısının azalması
Lenfoma
Cilt kanserleri
Kan beyin bariyerinin zedelenmesi
Hipertansiyon



Bu etkilerden korunabilir miyiz?

Tamamen olmasa da belli ölçülerde zararlarını azaltmak mümkün…

Bu tavsiyeleri dikkate alın…

Öncelikle bir cep telefonu alırken SAR değerini mutlaka öğrenin. Menşei belli olmayan ve SAR değeri bilinmeyen cep telefonlarından uzak durun. Alırken satıcıya sormanızı önermem çünkü büyük ihtimalle bilmiyor olacaktır. Araştırmak size kalmış...

Cep telefonu görüşmelerini mümkün olduğunca kısa tutup gereksiz konuşmalardan kaçınmak, yakında sabit hat varsa onu tercih etmek.

Acil durumlar hariç çocuklara cep telefonu kullandırmamak, telefonları onların yakınında tutmamak.

Cep telefonu görüşmelerini çocuklardan mümkün olduğunca uzakta yapmak.

Hamilelikte cep telefonunu acil durumlar dışında kullanmamak, hamilelik süresince evdeki cep telefonlarını kapalı tutmak.

Cep telefonunu bir kulaklık aracılığıyla kullanmak. (Bu, zararı bütünüyle önlemez, ancak azaltabilir. Çünkü kulaklıkla da radyasyon beyne ulaşır.)

Konuşma dışında cep telefonunun ekstra özelliklerini kullanmaktan kaçınmak (Bir çalar saat, gece boyunca başucunuzda durarak biyolojik ritminizi altüst edecek cep telefonuyla aynı işlevi görecektir.)

Kısa bilgi gönderiminde SMS kullanmak.

Cep telefonlarının en savunmasız zamanda yakalayacağı geceleri cihazı kapatma alışkanlığı kazanmak.

Cep telefonlarının en çok radyasyon yaydığı zamanlar, telefon çaldığı ve çevirdiğiniz numaranın bağlandığı anlardır. Bu sırada telefonu baş bölgesinden uzakta tutmak. (Gelen çağrıyı açtıktan veya karşı taraf görüşmeye açtıktan 1-2 saniye sonra cihazı kulağa götürmek daha güvenlidir.)

Asansör ve otomobil gibi dar ve kapalı alanlarda cep telefonu ile görüşme yapmamak. (Cihaz çekmediği için görüşmenin gerçekleşmesi baz istasyonun daha fazla elektromanyetik radyasyon iletmesini gerektirir.)

Baz istasyonları ve taşıma hatlarını, okul, kreş, hastane ve huzurevi gibi alanların uzağında kurmak. (Radyasyondan en çok zararı çocuklar, hamileler ve yaşlılar görür.)

Harici antenli cep telefonlarini tercih etmek. (Bu artık zor )

Cep telefonunu gün içinde vücudunuzdan olabildiğince uzakta, çantada; çantaniz yoksa, en dış cebinizde tasimak.

Cep telefonlarını elektromanyetik fren sistemli taşıtlarda, petrol istasyonlarında ve hastanelerde kullanmamak.

Cep telefonunu kalp, beyin ve cinsel organlara yakin bir yerde taşımamak.

Yakınınızda bulunan baz istasyonunu kaldırtmak ve servis yetkililerine, istasyonları için sağlığı tehdit etmeyecek yerler seçme konusunda sorumluluklarını hatırlatmak.

Cep telefonunun bir organımız olduğunu zannetmemek, hayatı cep telefonu olmadan idare etmenin yollarını aramak, mümkün mertebe klasik iletişim araçlarını kullanmak.


En düşük sar değerine sahip modeller hangileridr?

Burada marka ve model vermek çok uygun olmasa da ben en büyük 3-4 markanın birer modelini vererek eşitlik sağlamak istiyorum. Biliyorsunuz sonra sanal reklam diye başımız ağrıyabilir…
Samsung F210 0.20 W/kg
Nokia 6267 0.31 W/kg
LG KE970 0.43 W/kg
SonyEricsson K500i 0.53 W/kg

Tecavüz Coşkun-Nuri Alço aslında farklıdır...

Coşkun açtır, Nuri abi tok.
Coşkun kot giyer, Nuri abi beyaz takım elbise.
Coşkun kaba kuvvet kullanır, Nuri uyku ilacı.
Coşkun sevgi barındırmaz, kin kusar, Nuri abi sever belli etmez.
Coşkun bira içer, Nuri abi viski.
Coşkun uyuşturucuyu kullanır ve satar, Nuri abi kullanmaz, sattırır.
Coşkun arkadaşları ile gezer, Nuri abi tek takılır.
Coşkun traş olmaz, Nuri abi sinek kaydıdır.
Coşkun Cadillac, Ponciac gibi geniş arabalar kullanır, Nuri abi Mercedes'e biner.
Coşkun mekan dinlemez, Nuri abi mutlaka yatak odası kullanır.
Coşkun hedefe her durumda saldırır, Nuri abi hedefi baygınlaştırır.
Coşkun görevini yaparken kin kusar kuvvet kullanır, Nuri abi dokunuşlarla işini tamamlar.
Coşkun polis tarafından ilk yakalanır, Nuri abi son.
Coşkun serseridir, Nuri abi organizasyon ve teknoloji insanıdır.
Coşkun tecavüz eder ama ispatlayamaz, Nuri abi mutlaka kaset kaydı yapar.
Coşkun para ve uyuşturucu için babasını satar, Nuri abi onurludur.
Coşkun emir alır, Nuri abi emir verir.
Coşkun, vasıfsız bir sokak sapığı olarak güdülerinin esiridir... Nuri Abi ise kötülüğü simgeleştiren bir anlayışın ipek bornozundan saten çarşaflı yuvarlak yatağına kadar tüm teşkilatı tamam gürbüz ve yiğit figürdür
Coşkun, direk saldırarak sadece şaşkınlık ve korkuya yol açar... Nuri Abi ise tarzında, daha ağır biçimde hayal kırıklıkları barındırır ve bunlardan beslenir.
Coşkun, esrar ile uyuşur ve genellikle sadece kullanıcıdır... Nuri Alço'nun ilgilendiği uyuşturucu kokaindir hem de satıcıdır.
Coşkun, kaybetmişliği simgeler ve bu yüzden korkacak bir şeyi yoktur... Nuri Abi ise 'şeylerin! sahibidir ve bunları kaybedecek gibi olunca aklı çıkar, çok korkar!...
Coşkun, bastırılmış cinselliğin hıncını hayvanlaşarak almaya kararlıdır ve 'bayan kıstırma' durumlarındaki biçimsiz kahkahasıyla kendini ele verir... Nuri Abi, sahte evlilik vaadiyle, sadece kadına sahip olmakla yetinmeyip o kadını satarak, kurye yaparak, sermaye yaparak vs. yıllar yılı kullanmaya niyetli haliyle, tatminsiz ve şeytanidir, en fazla sinsi model sırıtır. Tam bir çakaldır.
Coşkun, bir toplum kurbanı simgesidir, tedavisi mümkün olabilir... Toplum ise Nuri Abinin kurbanıdır, tedavi mümkün değildir!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Popüler Yayınlar

fiyat etiketlerinde SAR değeri yazılsın mı?